Güncel
Cumhuriyet’te Nuray Mert’i “İstemezuk” kavgası büyüyor
Cumhuriyet'te 'Nuray Mert' tartışması: Aymazlık, gururu varsa istifa etsin, kapının önüne konsun!
Nuray Mert, "Kemalistlerin yaptığını yapıyorsunuz, sadece partinin ve liderin adı farklı" dedi, Cumhuriyet’te tartışmalar baÅŸladı.
Cumhuriyet gazetesinin gelenekçi çizgisini temsil eden bazı yazarların, köşe komÅŸuları Nuray Mert'in "Birileri Atatürk’ü demokrasinin, özgürlüklerin önüne geçirip, tartışmanın konusu yapılmasına izin vermiyordu, siz de aynı ÅŸeyi yapıyorsunuz, belli ki daha da yapacaksınız" ifadesine tepkileri sürüyor. Gazetenin yazarlarından Orhan Bursalı, söz konusu yazının ardından "Nuray Mert’in kapının önüne konması lazım" görüşünü dile getirirken, Erdal Atabek de "Aydınlanma ve Rönesans felsefesinin yazarın da çok iyi bildiÄŸi ilkeleri ile Türkiye’nin 14 yıl boyunca sürüklendiÄŸi din toplumu arasında gündüz ve gece kadar fark vardır. Bunu görmezden gelmek, küçümseyen bir tavır takınmak yanlıştan da öte bir aymazlıktır" ifadesini kullandı.
Mine Kırıkkanat ise sosyal medyada hesabında Atabek'in bugünkü (23 Ocak 2017) yazısını paylaşarak "Çok yaşa Erdal Atabek hocam! Onuru geçin, Nuray Mert'in gıdım gururu varsa istifa etsin. Cumhuriyet'te istenmiyor" dedi.
2015 yılının mart ayında Cumhuriyet gazetesinde yazmaya baÅŸlayan Mert’in transferi, gazetenin 'kıdemli' yazarları tarafından o dönem hayli tartışılmıştı. Eski Cumhuriyet yazarı Bedri Baykam, Can Dündar'ın Genel Yayın YönetmenliÄŸi görevini üstlenmesiyle yazar kadrosuna dahil olan isimleri şöyle eleÅŸtirmiÅŸti:
"Biraz bu tutarsızlıkları bırakıp resmin geneline göz atalım. Can Dündar'ın, Genel Yayın Yönetmeni olarak nasıl bir Cumhuriyet resmi çizmeye çalıştığına bakalım. Nuray Mert, Ahmet İnsel, Aydın Engin, Ceyda Karan, Semih İdiz, Celal Başlangıç ve T24'ten transfer edilen diğer isimler saygın gazeteciler olabilirler, itirazım yok. Ama herhalde "Atatürkçü" yazar-düşünür olarak tanınmazlar. Herkesin Atatürkçü olması da şart değil. Ama bir gazete, onları alır, buna paralel olarak da bünyesinden yazı işleri ve haber merkezinden onca ismin üstüne dün Ümit Zileli, Alev Coşkun, bugün de Bedri Baykam'ı çıkarırsa, bu gidişatı insanların fark etmemesi mümkün değildir! Genel resimde, Cumhuriyet'in artık solun geniş yelpazesine değil, anti-Kemalist çizgiye ve liberalizme yöneldiği fazlasıyla ortaya çıkmıştır".
Nuray Mert, köşe komşularının tepki gösterdiği yazısında şu ifadelere yer vermişti:
"Cumhuriyet’in asıl sahibi biziz diyerek yol alıyorsunuz, sonuçta hedeflediÄŸiniz, güvendiÄŸiniz siyasi liderin tüm gücü eline alacağı sistemi inÅŸa etmek. Birileri Atatürk’ü demokrasinin, özgürlüklerin önüne geçirip, tartışmanın konusu yapılmasına izin vermiyordu, siz de aynı ÅŸeyi yapıyorsunuz, belli ki daha da yapacaksınız. Böyle olunca tabii ki tek parti hukukunu savunuyorsunuz, sadece partinin ve liderinin adı ve meÅŸrebi farklı, olay bundan ibaret"
"Cumhuriyet süpermarket değil"
Söz konusu yazının yayımlanmasının ardından (18 Ocak 2017) RS FM’den Enver Aysever’e konuÅŸan Orhan Bursalı, tüylerinin diken diken olduÄŸunu savunarak "Burası bir süpermarket deÄŸil. Bazı gazeteler öyledir. Cumhuriyet böyle bir gazete deÄŸil. Kendi deÄŸerleri içerisinde var olması gereken bir gazetedir" demiÅŸti. Bursalı sözlerini şöyle sürdürmüştü.
“Bunlar gidecekler ve yine Cumhuriyet’te, Atatürk’e, cumhuriyet deÄŸerlerine sahip, solcu, dönek olmayan insanlar kalacak. Nuray Mert yazısının çıkması büyük bir ÅŸanssızlık. Tüylerim diken diken oldu okuyunca. Burası bir süpermarket deÄŸil. Bazı gazeteler öyledir. Cumhuriyet böyle bir gazete deÄŸil. Kendi deÄŸerleri içerisinde var olması gereken bir gazetedir. Buna saygı göstermek lazım. Bunu dağıtamazsınız.”
"Yayın Kurulu'nun uyduruk üyeliğinden 2 yıl kadar önce..."
Bursalı, tartışmayı geçtiÄŸimiz günlerde de sürdürdü. "Ben olsam Nuray Mert'i kapının önüne koyarım" ifadesine iliÅŸkin olarak dün (22 Ocak 2017) açıklama yapan Bursalı "Yayın Kurulu’nun uyduruk üyeliÄŸinden 2 yıl kadar önce, gazetede meydana gelen liberal deÄŸiÅŸimden beni de sorumlu gören okur tepkilerinden ve kendimce zerre anlamı olmayan bir vitrinde göstermelik oturmaktan kurtulmak için yönetime bir mesaj attım ve anında isteÄŸim yerine getirildi. Böylece yeni yönetici kesim de yükümden kurtulmuÅŸtu" dedi.
Bursalı, kimseyi “kapı önüne koymak” gibi bir tasarrufu olamayacağını hatırlatarak "Bu konuda fikrimi soracak okurlara yanıtım, 'Yönetici sizsiniz, karar da sizin' olur. Liberal deÄŸiÅŸimde zaten gazete çalışanlarına kimse bir ÅŸey sormadı" ifadesini kullandı.
"Yazıyı okuyunca sıradan köşe yazıcılarının her zaman yaptıklarını anımsadım"
Nuray Mert'in söz konusu yazısını bugün de 'eleştirmeye' devam eden Bursalı, "Peki o yazıya ne diyorum" başlığıyla yayımlanan yazısında şunları söyledi:
"Yazıyı okuyunca, sıradan köşe yazıcılarının her zaman yaptıklarını anımsadım: Bugünün yargılama ve değerlendirmelerini, tarihsel dönemlere giderek 'uygun yer(ler)e oturtma'! Özellikle iktidara yandaş yazarlar bunu, siyasi iktidarı meşrulaştırmak veya siyasi iktidarın politikalarını bir mağduriyet çizgisi içinde mazur göstermek için sürekli yapıyor. Atatürk ve İnönü
Tartışmaya, Erdal Atabek ve Mine Kırıkkanat da katıldı
Köşe komÅŸuları Orhan Bursalı'nın baÅŸlattığı 'Nuray Mert' tartışmasına gazetenin yazarlarından Erdal Atabek ve Mine Kırıkkanat da katıldı. Atabek, "Atatürk’ü bugün görmek..." baÅŸlığıyla yayımlanan yazısında Mert'i "aymazlık"la suçladı.
"Demek ki dogmalarla mücadele eden, özgür düşünceyi, özgür iradeyi insan yaşamının ortasına yerleştirme mücadelesi veren Atatürk ile Sünni İslamı toplum yaşamının temeli yapma cihadı veren Erdoğan arasında fark yok öyle mi? Kadınlara toplumsal eşitlik veren, onları toplum yaşamına katmayı görev bilen Mustafa Kemal ile kadını eve kapatmaya çalışan, kadını erkekten ayıran AKP baskısı arasında fark yok öyle mi?
Atabek'in söz konusu yazısını sosyal medya hesabında paylaşan Mine Kırıkkanat da, "Çok yaşa Erdal Atabek hocam! Onuru geçin, Nuray Mert'in gıdım gururu varsa istifa etsin. Cumhuriyet'te istenmiyor" ifadesini kullandı.
Mert'in yazısını okuduktan sonra "şaşırdığını" ifade eden Atabek şunları yazdı:
Yoksa bunların hepsi de “meÅŸrep” mi? Aydınlanma ve Rönesans felsefesinin yazarın da çok iyi bildiÄŸi ilkeleri ile Türkiye’nin 14 yıl boyunca sürüklendiÄŸi din toplumu arasında gündüz ve gece kadar fark vardır. Bunu görmezden gelmek, küçümseyen bir tavır takınmak yanlıştan da öte bir aymazlıktır..."
Henüz yorum yapılmamış.